|
|||
![]() |
İkinci beyin ve Fatır- 1 (İnsanın sınırsız kapasitesi) 4 | ||
Dr. Ömer Hakan Yavaşoğlu | Nöroloji Uzmanı | |||
nehirgazetesi@hotmail.com | |||
Modern dünya; insanı sadece yiyen, içen, çıkaran, üreyen bir organizmaya dönüştürdüğünden dolayı insanın asıl gerekli olan varoluş ihtiyacını (anlamlılık ve amaçlılık yasasını) ıskalamıştır. Tabi bunun birçok sosyal, ekonomik, askeri, kültürel, vd. sebepleri vardır. Bizim asıl gelmek istediğimiz konu; “eşrefi mahlukat” olan biricik insanın felaha erebilmek için zorunlu tek seçeneğinin ego/nefsin ıslahının zorunlu olduğu hakikati (Şems.7-10) ve bunun o kadar kolay olmamakla birlikte imkansız da olmadığını kognitif nörobilimin (beynin yüksek bilişsel fonksiyonlarıyla uğraşan şemsiye-bilim) ışığında anlamaya çalışmaktır. “Benlik/Ego/nefs” konusunu; yalnız öncelikle islam irfan- penceresinin temel bakışıyla da iyice kavramamız gerekiyor ki sonra kognitif nörobilim penceresiyle, kadim insanlık değerlerinin/vahyin bire bir nasıl örtüştüğü hakikatine vakıf olalım. İslam irfanının, bilinen en eski ezeli hikmetlerinden birisidir ”Nefsini bilen, Rabbini bilir” kelamı… İslam irfanında binlerce yıldır tüm peygamberlerin ve hasseten Hz.Peygamber(SAV)’in de öğretisinde, eğitimin çekirdek konusu olarak yer alan bu elmas-hikmetli kelam, yaratılıştan insana verilmiş bir “Hakikat pusulası”dır. Bediüzzaman Said Nursi’ın ifadesiyle; “nefs insana verilmiş bir hazinenin anahtarıdır” aslında. Hz.Peygamber(SAV)’le başlayan ve başta Hz.Ebubekir ve Hz.Ali’yle devam eden islam irfan ana damarının ahlaki öğretisinde bu çekirdek konu, hep bir dip dalgası gibi derinden derinden yetgin (kamil=bütün) insanlar aracılığıyla bir bayrak koşucusu gibi taşınmıştır/taşınacaktır, kıyamete kadar… Bu bayrağı, örnek yaşantılarının tüm ayrıntılarında aşikare taşıyan adı, sanı bilinen bilinmeyen peygamberlerin ve “bütün insan”ların hepsinin ortak özelliği; “ego”larına muhalif yaşamaları ve dolayısıyla tüm insanlığa maddi-manevi tüm varlıklarını fi-sebilillah (Allah yolunda karşılıksız) tasadduk etmiş seha timsalleri olmalarıdır. Evet işte bu lokomotif şahsiyetler kendilerine verilen her nimete emanet gibi bakıp onları aracı kılarak hakikat amacına insanları yönlendirmek için hücrelerine kadar herşeylerini tasadduk ederken; sahip oldukları beyin + akleden kalp kapasitelerini sonuna kadar kullanmış ve prototip-örnek kişisel otobiyografileriyle bugünkü kognitif nörobilimlere (eski adıyla İlm’ün-nefs) deyim yerindeyse rehberlik yapmışlardır. Peki egolarına muhalif yaşayan peygamberlerin ve sayısız öncü zevatın beyinlerinde oluşan otomat-sonuç olarak onlardaki beyin-kapasite artışının hikmeti (Fatır-1 deki müjde), nasıl ola ki? nörobiolojik gerçeği nedir? İşte biraz da bu konuya yoğunlaşmaya çalışmadan önce isterseniz bazı kavramların tanımlarını gözden geçirelim: Kognisyon; biliş/bilme demektir, yani bilincin odaklandığı şeyin farkına varması, anlaması, farkedip odak-konuyu fehmetmesi, kavraması, akletmesi anlamlarına gelir. İnsanı diğer canlılardan farklı, üstün ve de şerefli kılan özelliği işte onun bu kognisyon kapasitesidir (“Vela kad kerremna beni adem…” hakikati). Hasseten frontal (ön-beyin) lob fonksiyonları olarak bilinen yüksek kortikal fonksiyonların, neler olduklarının anlaşılması, dijital çağ olan 21.yy. da nörobilimlerdeki hızlı gelişmelerle çok daha aşikar hale gelmiştir. Kur’an’da sıkça vurgulanan mesani (çiftler) kavramı; Kur’an’ın ikiz kardeşi olan insanın zihinsel-kavrayış özelliğini ele verir (herşeyin zıddıyla bilinmesi=ezdad ve birbirini tamamlayan çiftler=ezvac). Kutsal kitabın, ikiz kardeşi olan ”insan”ın zihnindeki mesani kavramının karşılığı ise birbirine zıt tahteravalli (ezdad) ve birbirini tamamlayan (ezvac) şekilde çalışan onlarca fizyolojik sistemlerdir. İşte birkaç örnek: Parasempatik(mutluluk kimyasalları salgılayan otonom sinir sistemi)-sempatik sistem(stres kimyasalları salgılayan otonom sinir sistemi)ezvac çiftler. Hipotalamus( hormonal alemin hükümdarı)- Hipofiz (onun veziri ve icracısı olan hormonların üretim merkezi)-ezvac çiftler. LİMBİK sistem (bilinçaltı-otomat sistem )-Frontal lob… (irademiz-bilinçli sistem)-ezdad/zıt çiftler. Şimdi sadece bu üçüncü maddeye odaklanırsak, otomat sistemden kurtulan (bilinç kozasından çıkan) tırtıl-meşrep insanın metamorfoz/başkalaşım geçirerek kelebek olmaya(hakikate kanatlanmaya) nasıl dönüşebileceğinin yol haritasını anlamış oluruz. Tahteravallinin bir ucu en aşağıda ise (otomat sistem kontrol altında), diğer ucu yukarıda (alın lobunun kapasitesi en üst düzeyde bast/genişleme/inşirah halleri) olmak zorundadır. Veya tersi de doğru olup,tahteravalli de ;irade/bilinçli haller en aşağıda ise otomat sistem tepede(kabz/daralma,bunalma halleri). Peki neden her insan kognitif (bilişsel) kapasitesini en üst düzeyde kullanamamaktadır sorusunun cevabı üç ana maddede özetlenebilir : 1-İnsan kendi kapasitesinin farkında değildir (Fatır-1’den haberi yoktur ve/veya hakikatine/müjdesine iman etmemekte ve bu idrake ulaşamamıştır). 2-İnsan, haz ve hız çağında modern hayatın kendisine biçtiği organizma rolünü üstlenmiştir. 3-İnsan egosunun beyindeki fizyolojik hakikati olan Limbik sisteme teslim olması, aşağıda sayılacak olan onun Frontal (alın) lobunun fonksiyonlarını bloke eder/baskı altına alır ve dolayısıyla kendi kapasitesini; kendi ayağına bağladığı benlik prangasıyla düşürür de düşürür esfele safiliyn derekesine… (Tin-4’deki hakikat…) ve ebeden kaybedenlerden olur. Devam edecek |
|||
Etiketler: İkinci, beyin, ve, Fatır-, 1, (İnsanın, sınırsız, kapasitesi), 4, |
|